Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
KİME OY VERELİM?
Yapılan son anayasa değişikliği ile her ne kadar ‘seçilmiş’ kişiler olmaktan çıkıp bir ‘atanmış’lar grubuna dönüştürülse de; devletin asıl sahipleri olarak bizler, arada bir devletin sözde sahiplerini, yasal deyimle ‘hükûmet’i, benim deyimimle ‘maaşlı bekçiler’i seçmek için oy kullanıyoruz. Peki, oyumuzu neye göre kullanıyor, kullanmıyor veya yanlış kullanıyoruz?
En yanlış oy kullanma biçimi; ‘bağnaz’ dediğimiz, ailesinden gelen görüşe sorgulamadan inanmış ve o görüşün seçim dönemlerinde dayattığı siyasî partiye oy vermekten bir türlü vazgeçmeyen, İslamcılıkla bağdaştırılan muhafazakârlıktan farklı olarak genel anlamda muhafazakâr insanların, yani düzeninin bozulmasını istemeyenlerin oy kullanma biçimidir. Bu grup duygusal düşünenler ve düşünemeyenler olarak ikiye ayrılır. Duygusal düşünenler, ailesinin isteklerini yerine getirmenin kendi siyasal hakkından daha önemli olduğuna inanan, “Her şey benim oyumla mı değişecek, bir oydan bir şey olmaz!” diyenlerdir. Düşünemeyenler ise yıllardır oy verdiği partinin her zaman mutlak doğruları savunduğuna inanan, hatasız kul olmayacağını anlayamayan, “Bu parti eşeği aday gösterse oyum eşeğedir!” diyenlerdir. Tabii bir de para için, kişisel çıkarı için oy kullananlar var. Onları insandan saymadığım için daha fazla bahsetmeye değer görmüyorum.
‘Bağnaz’ oy kullanımı kadar olmasa da yanlış olduğunu düşündüğüm bir biçim de ‘apolitik’ olarak isimlendirdiğimiz insanların büyük bir çoğunluğunun yaptığı gibi oy kullanmamak veya geçersiz oy kullanmaktır. Seçimleri herhangi bir şekilde protesto etmek, Türkiye’de pek işe yaramayacağını düşündüğüm ‘anarşi’nin savunduğu bir eylemdir. En başta “Siyasette susturan taraf güçlü, susturulan taraf haklıdır. Haklı olanlar bir şekilde iktidarı ele geçirdiğinde güç zehirlenmesi yaşayarak haksız duruma düşer ve asıl haksız olanları haklı konuma getirir. Devlet aygıtı bu kısır döngünün devamına sebep olacağından ortadan kaldırılmalıdır.” diyerek anarşiyi savunabilsek de, daha sonra “Refahın olmadığı toplumlarda anarşi, terörizmi ortaya çıkaracaktır. Dünya üzerinde refah içinde yaşayan toplumlar pek az olduğundan anarşi de yetersiz kalacaktır. Siyaset içinden çıkılması aşırı güç bir paradokstur.” düşüncesi ağır basmaktadır. Özellikle de söz konusu toplum Türkiye toplumuysa…
En doğru oy kullanma biçimi; seçim dönemlerinde vatanın bütünlüğü için mutlak doğruları gerçekten savunan partiyi kalbiyle değil aklıyla tespit edenlerin, televizyonda her gördüğüne inanmayanların, bir ideolojiye veya siyasî partiye gönül vermeyenlerin, sorgulayanların, içindeki kötüye “Hayır!” diyenlerin yaptığıdır. Bu güzel insanlar, gönül vermese de kendini yakın hissettiği bir ideolojiye tamamen zıt görüşte olan bir siyasî partiye bile, vatanın bütünlüğü için mutlak doğruları gerçekten savunduğuna aklıyla karar verebilmişse eğer, hiç acımadan gidip mühürlerini vururlar. Sonraki seçimde bir başkası gelir, ona oy verilmesi gerekiyordur, ‘doğru’ olan odur, gidip ona oy verirler. Tabii ki, bu insanların ‘Atatürk’ diye bir kırmızı çizgisi vardır, ondan asla vazgeçmezler.
İşin içinde yolsuzluk, terör ve vatan hainliği gibi uç derecede kötülükler olmasaydı, mutlu mesut yaşasaydık; işte o zaman belki siyasete bilimsel yaklaşır, her türlü ideolojiyi, görüşü inceler, kendimizi yakın hissettiğimiz bir tanesini programında barındıran bir siyasî partiye oyumuzu verebilirdik. Ama bu sorunlar ortadan kaldırılsa bile, Türkiye’de siyaset bilimden yanlış bir şekilde uzaklaştırılmıştır. Siyasî pozisyonlar sadece dine yakınlıktan ibaret bir hale getirilmiştir. Değişimi savunmak başta olmak üzere birçok özelliği sola yakın olanlar dinine bağlı göründüğü için sağcı, eski düzeni korumayı savunmak başta olmak üzere birçok özelliği sağa yakın olanlar dinden uzak göründüğü için solcu olarak anılmaktadır. Gizli yaşanması gereken din bir kenara bırakılıp, siyaset tekrar bilimsel düzene sokulmalıdır. Türkiye siyasetinin bir yeniden düzenlemeye ihtiyacı vardır.
Nedir bilimsel düzen? Siyasî pozisyonlar halk arasında bilindiği gibi sadece sağ ve soldan ibaret değildir. Siyasî yelpazede savunduğu belli başlı konulara ve savunma derecesine göre ayrılan aşırı sol, sol, merkez sol, merkez, merkez sağ, sağ ve aşırı sağ olmak üzere yedi pozisyon vardır. Peki, gerçekten kime oy verelim? Bildiğimiz gibi 2015 seçimlerinde sayıları 29 olan siyasî partilerin 20 tanesi hiçbir yasal dayanak olmadan, seçim yasasının yanlış yorumlanmış olması gerekçesiyle seçim listesinden çıkarıldı. Dolayısıyla Türkiye’de artık siyasî yelpazenin her pozisyonundan en az bir parti bulunmuyor.
Aşırı sol ile başlayalım. Tam devrim yanlısı hareketleri destekliyor, siyasette din ve milliyet anlayışının arka planda olması gerektiğini düşünüyor, sınıf çatışmalarının yok edilmesini ve sınıfsız bir toplum oluşturulmasını istiyorsanız kendinizi komünist olarak tanımlayabilirsiniz. Siz bir aşırı solcusunuz. Daha önce Türkiye Komünist Partisi ve Komünist Parti gibi oy verebileceğiniz siyasî partiler vardı ama artık listede olmadıkları için size aşırılıktan vazgeçmenizi, daha ılımlı bir sol anlayışa yanaşmanızı tavsiye ediyorum.
Var olan sosyal hiyerarşinin kaldırılmasını ve yumuşatılmasını istiyorsanız, zenginliğin eşit dağılımını destekliyorsanız, emek-sermaye çelişkisinde emekten yanaysanız, odağınızda din, ırk, milliyet, cinsiyet gibi kavramların yerine insan varsa, yani insan merkezliyseniz kendinizi sosyalist olarak tanımlayabilirsiniz. Siz bilimsel olarak solcusunuz. Bu görüşlerinizi 2019 seçimlerine katılacak partilerden iki tanesi destekliyor: Vatan Partisi ve Halkların Demokratik Partisi. Birisi programında ‘milli hükümet’ düşüncesini barındırıp, vatan cephesinde yer alırken; diğeri teröre destek veriyor ve meclisimizi işgal etmiş durumda. Karar sizin…
Siyasî yelpazede sol ve merkez arasındaki görüşleri barındıran pozisyona bilimsel olarak ‘merkez sol’, rahmetli Bülent Ecevit’in deyimiyle ‘Ortanın Solu’ diyoruz. Siz de ortanın solundaysanız; fırsat eşitliği yoluyla toplumsal adaletin sağlanabileceğini düşünüyor, aşırı sol ve soldaki gibi sınıfsız bir toplum değil de, toplumun varsıl ve yoksul sınıfları arasındaki gelir farkının en aza indirilmesini istiyorsunuz demektir. Kendinizi sosyal demokrat olarak tanımlayabilirsiniz. Daha önce Demokratik Sol Parti de vardı ama o da listeden çıkarılanlar arasında olduğu için 2019 seçimlerine katılmaya hakkı olan ve sizin görüşlerinizi savunan tek parti Cumhuriyet Halk Partisi.
En doğru oy kullanma biçiminden bahsetmiştim. İşte o oyunu en doğru şekilde kullanan güzel insanların çoğunluğu siyasî yelpazenin merkezinde yer alıyor. Derler ya “Ne sağcıyım, ne solcu!” diye, merkez tam da öyle bir pozisyon. Sağ kanat ve sol kanat arasında bir uzlaşı ve hatta bunlardan ayrı bir siyasî güç olarak nitelenebilir. Ne yazık ki, merkezin en güçlü olmasa da en haklı temsilcisi Liberal Demokrat Parti de listeden çıkarıldı. Ben dahil tüm merkezciler, 2019 seçimlerinde aklımızla karar vererek ve Atatürk’ten vazgeçmeyerek oyumuzu kullanacağız.
Yelpazenin sağ kanadına geçiyoruz. Politikada muhafazakâr ve ılımlı bir şekilde milliyetçi olunması gerektiğini düşünüyor, piyasacı liberal ekonomi görüşlerini benimsediğiniz halde devlet mekanizmasının ekonomiye müdahalesinde de bir sakınca olmadığını kabul ediyorsanız merkez sağdasınız demektir. Kendinizi muhafazakâr demokrat olarak tanımlayabilirsiniz. Birçoğumuz beğenmeyebiliriz, ama 2019 seçimlerine katılmaya hakkı olan ve merkez sağ politikalarını programında barındıran tek siyasî parti, sağ ve aşırı sağın da oylarını akıl almaz derecede sömüren veya tahmin ettiğimiz farklı şekillerde ele geçiren mevcut iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi’dir.
Milletsel ve ırksal, dini ve inançsal, kültürel ve sosyal farklılıklardan ve piyasa ekonomisindeki rekabetten kaynaklandığı için toplumsal hiyerarşiyi ve toplumsal eşitsizliği kaçınılmaz, doğal, normal veya cazip buluyorsanız, “Dinim her şeyin üstündedir!” diyor veya çoğunluk dinini hükümetin desteklemesi gerektiğini düşünüyorsanız, bilimsel olarak sağcısınız demektir. Türkiye şartlarında bir sağcıysanız muhtemelen hem dinci hem de milliyetçi bir kişiliğiniz vardır. Sağ pozisyonunun görüşlerini programında barındıran ve 2019 seçimlerine katılma hakkı olan partilerden; dinci kimliğiniz ağır basıyorsa Saadet Partisi, milliyetçi kimliğiniz ağır basıyorsa Bağımsız Türkiye Partisi, dinci ve milliyetçi kimlikleriniz eşit düzeydeyse Büyük Birlik Partisi sizin için uygun olacaktır. Bir de şaibeli bir şekilde listeden çıkarılmayan Hür Dava Partisi var ama artık Türkiye’de şeriatın geri gelmesini isteyen insanların pek kalmadığını düşünüyorum. Yine de karar sizin…
Geldik sağ kanadın en uç noktasına. Irksal ve dinsel olarak kendinizi diğerlerinden üstün konumda tutuyor, toplumsal hiyerarşiyi katı bir şekilde destekliyor ve otoriteyi savunuyor, “Tanrı ırkımı korusun!” diyorsanız; muhtemelen sizin veya babanızın/erkek kardeşinizin/eşinizin sarkık bıyıkları ve en az birkaç kavgaya katılmışlığı vardır. Kendi ulusunuzda zararlı olarak tanımladığınız ya da gerçekten zararlı olan düşünce ve unsurlara karşı mücadele etmeyi amaç edinmiş durumdasınız ve bu mücadelede şiddet kullanmaktan çekinmiyorsunuz. Ulusunuzun birliğini savunuyorsunuz ve görüşleriniz daha çok epik ögelerle süslenmiş tarihsel ögelerden kaynaklanıyor. 2019 seçimlerine katılmaya hakkı olan ve sizin yani aşırı sağ pozisyonunun görüşlerini programında barındıran tek siyasî parti Milliyetçi Hareket Partisi.
Siyasî pozisyonların bu şekilde açıklanması; 2019 Türkiye genel seçimlerinde kendini gündemden uzaklaştırıp, siyaseti bilimden öğrenmek ve bilimin ışığında oy kullanmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları içindir. Hiçbir kişi veya kuruma sataşma maksadı yoktur.
SALİM KILINÇ
Tarih: 2017-08-04 10:38:02 Kategori: Diğer
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Siyasal Hak Nedir
Yapılan son anayasa değişikliği ile her ne kadar ‘seçilmiş’ kişiler olmaktan çıkıp bir ‘atanmış’lar grubuna dönüştürülse de; devletin asıl sahipleri olarak bizler, arada bir devletin sözde sahiplerini, yasal deyimle ‘hükûmet’i, benim deyimimle ‘maaşlı bekçiler’i seçmek için oy kullanıyoruz. Peki, oyumuzu neye göre kullanıyor, kullanmıyor veya yanlış kullanıyoruz?
En yanlış oy kullanma biçimi; ‘bağnaz’ dediğimiz, ailesinden gelen görüşe sorgulamadan inanmış ve o görüşün seçim dönemlerinde dayattığı siyasî partiye oy vermekten bir türlü vazgeçmeyen, İslamcılıkla bağdaştırılan muhafazakârlıktan farklı olarak genel anlamda muhafazakâr insanların, yani düzeninin bozulmasını istemeyenlerin oy kullanma biçimidir. Bu grup duygusal düşünenler ve düşünemeyenler olarak ikiye ayrılır. Duygusal düşünenler, ailesinin isteklerini yerine getirmenin kendi siyasal hakkından daha önemli olduğuna inanan, “Her şey benim oyumla mı değişecek, bir oydan bir şey olmaz!” diyenlerdir. Düşünemeyenler ise yıllardır oy verdiği partinin her zaman mutlak doğruları savunduğuna inanan, hatasız kul olmayacağını anlayamayan, “Bu parti eşeği aday gösterse oyum eşeğedir!” diyenlerdir. Tabii bir de para için, kişisel çıkarı için oy kullananlar var. Onları insandan saymadığım için daha fazla bahsetmeye değer görmüyorum.
‘Bağnaz’ oy kullanımı kadar olmasa da yanlış olduğunu düşündüğüm bir biçim de ‘apolitik’ olarak isimlendirdiğimiz insanların büyük bir çoğunluğunun yaptığı gibi oy kullanmamak veya geçersiz oy kullanmaktır. Seçimleri herhangi bir şekilde protesto etmek, Türkiye’de pek işe yaramayacağını düşündüğüm ‘anarşi’nin savunduğu bir eylemdir. En başta “Siyasette susturan taraf güçlü, susturulan taraf haklıdır. Haklı olanlar bir şekilde iktidarı ele geçirdiğinde güç zehirlenmesi yaşayarak haksız duruma düşer ve asıl haksız olanları haklı konuma getirir. Devlet aygıtı bu kısır döngünün devamına sebep olacağından ortadan kaldırılmalıdır.” diyerek anarşiyi savunabilsek de, daha sonra “Refahın olmadığı toplumlarda anarşi, terörizmi ortaya çıkaracaktır. Dünya üzerinde refah içinde yaşayan toplumlar pek az olduğundan anarşi de yetersiz kalacaktır. Siyaset içinden çıkılması aşırı güç bir paradokstur.” düşüncesi ağır basmaktadır. Özellikle de söz konusu toplum Türkiye toplumuysa…
En doğru oy kullanma biçimi; seçim dönemlerinde vatanın bütünlüğü için mutlak doğruları gerçekten savunan partiyi kalbiyle değil aklıyla tespit edenlerin, televizyonda her gördüğüne inanmayanların, bir ideolojiye veya siyasî partiye gönül vermeyenlerin, sorgulayanların, içindeki kötüye “Hayır!” diyenlerin yaptığıdır. Bu güzel insanlar, gönül vermese de kendini yakın hissettiği bir ideolojiye tamamen zıt görüşte olan bir siyasî partiye bile, vatanın bütünlüğü için mutlak doğruları gerçekten savunduğuna aklıyla karar verebilmişse eğer, hiç acımadan gidip mühürlerini vururlar. Sonraki seçimde bir başkası gelir, ona oy verilmesi gerekiyordur, ‘doğru’ olan odur, gidip ona oy verirler. Tabii ki, bu insanların ‘Atatürk’ diye bir kırmızı çizgisi vardır, ondan asla vazgeçmezler.
İşin içinde yolsuzluk, terör ve vatan hainliği gibi uç derecede kötülükler olmasaydı, mutlu mesut yaşasaydık; işte o zaman belki siyasete bilimsel yaklaşır, her türlü ideolojiyi, görüşü inceler, kendimizi yakın hissettiğimiz bir tanesini programında barındıran bir siyasî partiye oyumuzu verebilirdik. Ama bu sorunlar ortadan kaldırılsa bile, Türkiye’de siyaset bilimden yanlış bir şekilde uzaklaştırılmıştır. Siyasî pozisyonlar sadece dine yakınlıktan ibaret bir hale getirilmiştir. Değişimi savunmak başta olmak üzere birçok özelliği sola yakın olanlar dinine bağlı göründüğü için sağcı, eski düzeni korumayı savunmak başta olmak üzere birçok özelliği sağa yakın olanlar dinden uzak göründüğü için solcu olarak anılmaktadır. Gizli yaşanması gereken din bir kenara bırakılıp, siyaset tekrar bilimsel düzene sokulmalıdır. Türkiye siyasetinin bir yeniden düzenlemeye ihtiyacı vardır.
Nedir bilimsel düzen? Siyasî pozisyonlar halk arasında bilindiği gibi sadece sağ ve soldan ibaret değildir. Siyasî yelpazede savunduğu belli başlı konulara ve savunma derecesine göre ayrılan aşırı sol, sol, merkez sol, merkez, merkez sağ, sağ ve aşırı sağ olmak üzere yedi pozisyon vardır. Peki, gerçekten kime oy verelim? Bildiğimiz gibi 2015 seçimlerinde sayıları 29 olan siyasî partilerin 20 tanesi hiçbir yasal dayanak olmadan, seçim yasasının yanlış yorumlanmış olması gerekçesiyle seçim listesinden çıkarıldı. Dolayısıyla Türkiye’de artık siyasî yelpazenin her pozisyonundan en az bir parti bulunmuyor.
Aşırı sol ile başlayalım. Tam devrim yanlısı hareketleri destekliyor, siyasette din ve milliyet anlayışının arka planda olması gerektiğini düşünüyor, sınıf çatışmalarının yok edilmesini ve sınıfsız bir toplum oluşturulmasını istiyorsanız kendinizi komünist olarak tanımlayabilirsiniz. Siz bir aşırı solcusunuz. Daha önce Türkiye Komünist Partisi ve Komünist Parti gibi oy verebileceğiniz siyasî partiler vardı ama artık listede olmadıkları için size aşırılıktan vazgeçmenizi, daha ılımlı bir sol anlayışa yanaşmanızı tavsiye ediyorum.
Var olan sosyal hiyerarşinin kaldırılmasını ve yumuşatılmasını istiyorsanız, zenginliğin eşit dağılımını destekliyorsanız, emek-sermaye çelişkisinde emekten yanaysanız, odağınızda din, ırk, milliyet, cinsiyet gibi kavramların yerine insan varsa, yani insan merkezliyseniz kendinizi sosyalist olarak tanımlayabilirsiniz. Siz bilimsel olarak solcusunuz. Bu görüşlerinizi 2019 seçimlerine katılacak partilerden iki tanesi destekliyor: Vatan Partisi ve Halkların Demokratik Partisi. Birisi programında ‘milli hükümet’ düşüncesini barındırıp, vatan cephesinde yer alırken; diğeri teröre destek veriyor ve meclisimizi işgal etmiş durumda. Karar sizin…
Siyasî yelpazede sol ve merkez arasındaki görüşleri barındıran pozisyona bilimsel olarak ‘merkez sol’, rahmetli Bülent Ecevit’in deyimiyle ‘Ortanın Solu’ diyoruz. Siz de ortanın solundaysanız; fırsat eşitliği yoluyla toplumsal adaletin sağlanabileceğini düşünüyor, aşırı sol ve soldaki gibi sınıfsız bir toplum değil de, toplumun varsıl ve yoksul sınıfları arasındaki gelir farkının en aza indirilmesini istiyorsunuz demektir. Kendinizi sosyal demokrat olarak tanımlayabilirsiniz. Daha önce Demokratik Sol Parti de vardı ama o da listeden çıkarılanlar arasında olduğu için 2019 seçimlerine katılmaya hakkı olan ve sizin görüşlerinizi savunan tek parti Cumhuriyet Halk Partisi.
En doğru oy kullanma biçiminden bahsetmiştim. İşte o oyunu en doğru şekilde kullanan güzel insanların çoğunluğu siyasî yelpazenin merkezinde yer alıyor. Derler ya “Ne sağcıyım, ne solcu!” diye, merkez tam da öyle bir pozisyon. Sağ kanat ve sol kanat arasında bir uzlaşı ve hatta bunlardan ayrı bir siyasî güç olarak nitelenebilir. Ne yazık ki, merkezin en güçlü olmasa da en haklı temsilcisi Liberal Demokrat Parti de listeden çıkarıldı. Ben dahil tüm merkezciler, 2019 seçimlerinde aklımızla karar vererek ve Atatürk’ten vazgeçmeyerek oyumuzu kullanacağız.
Yelpazenin sağ kanadına geçiyoruz. Politikada muhafazakâr ve ılımlı bir şekilde milliyetçi olunması gerektiğini düşünüyor, piyasacı liberal ekonomi görüşlerini benimsediğiniz halde devlet mekanizmasının ekonomiye müdahalesinde de bir sakınca olmadığını kabul ediyorsanız merkez sağdasınız demektir. Kendinizi muhafazakâr demokrat olarak tanımlayabilirsiniz. Birçoğumuz beğenmeyebiliriz, ama 2019 seçimlerine katılmaya hakkı olan ve merkez sağ politikalarını programında barındıran tek siyasî parti, sağ ve aşırı sağın da oylarını akıl almaz derecede sömüren veya tahmin ettiğimiz farklı şekillerde ele geçiren mevcut iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi’dir.
Milletsel ve ırksal, dini ve inançsal, kültürel ve sosyal farklılıklardan ve piyasa ekonomisindeki rekabetten kaynaklandığı için toplumsal hiyerarşiyi ve toplumsal eşitsizliği kaçınılmaz, doğal, normal veya cazip buluyorsanız, “Dinim her şeyin üstündedir!” diyor veya çoğunluk dinini hükümetin desteklemesi gerektiğini düşünüyorsanız, bilimsel olarak sağcısınız demektir. Türkiye şartlarında bir sağcıysanız muhtemelen hem dinci hem de milliyetçi bir kişiliğiniz vardır. Sağ pozisyonunun görüşlerini programında barındıran ve 2019 seçimlerine katılma hakkı olan partilerden; dinci kimliğiniz ağır basıyorsa Saadet Partisi, milliyetçi kimliğiniz ağır basıyorsa Bağımsız Türkiye Partisi, dinci ve milliyetçi kimlikleriniz eşit düzeydeyse Büyük Birlik Partisi sizin için uygun olacaktır. Bir de şaibeli bir şekilde listeden çıkarılmayan Hür Dava Partisi var ama artık Türkiye’de şeriatın geri gelmesini isteyen insanların pek kalmadığını düşünüyorum. Yine de karar sizin…
Geldik sağ kanadın en uç noktasına. Irksal ve dinsel olarak kendinizi diğerlerinden üstün konumda tutuyor, toplumsal hiyerarşiyi katı bir şekilde destekliyor ve otoriteyi savunuyor, “Tanrı ırkımı korusun!” diyorsanız; muhtemelen sizin veya babanızın/erkek kardeşinizin/eşinizin sarkık bıyıkları ve en az birkaç kavgaya katılmışlığı vardır. Kendi ulusunuzda zararlı olarak tanımladığınız ya da gerçekten zararlı olan düşünce ve unsurlara karşı mücadele etmeyi amaç edinmiş durumdasınız ve bu mücadelede şiddet kullanmaktan çekinmiyorsunuz. Ulusunuzun birliğini savunuyorsunuz ve görüşleriniz daha çok epik ögelerle süslenmiş tarihsel ögelerden kaynaklanıyor. 2019 seçimlerine katılmaya hakkı olan ve sizin yani aşırı sağ pozisyonunun görüşlerini programında barındıran tek siyasî parti Milliyetçi Hareket Partisi.
Siyasî pozisyonların bu şekilde açıklanması; 2019 Türkiye genel seçimlerinde kendini gündemden uzaklaştırıp, siyaseti bilimden öğrenmek ve bilimin ışığında oy kullanmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları içindir. Hiçbir kişi veya kuruma sataşma maksadı yoktur.
SALİM KILINÇ
Tarih: 2017-08-04 10:38:02 Kategori: Diğer
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx